27 Ekim 2013 Pazar

EnSe

Teneke bir arabanın içersinde gezide belki de, bir parkta ,
yazar dolaşırken…
Ömür boyu tenekedir araba, nargile içer büyükler geride.

Teneke araba bir metin...

Motor , benzin herşey hayal, sürekli ayaklar itecek.
Çocuk memnun zorla yatırılma yok,uyumaya yönelik baskı da.
Sözcükler yerdeki taşlar misali, 
arabanın heryeri sürekli gacır gucur
Yazarın düşünceleri oyun parkından hızla çıkmak ana yola
Hopur hopur teneke araba
‘Hoop hoop!,’ diye bağırıyor baba
Nargileyi bir kenara bırakarak, ama ağırdan

Yazarın tenekeden metni
Gelişmekte olan ülkenin kaldırımlarını zaten geçemeyecek
onun için bu konuda babalar annelere benzemezler
geniş adımlarla geriden yakalarlar, 

tam enseden çocukları..

5 Ekim 2013 Cumartesi

ISTAMPA


ISTAMPA

Suçtur uzun yaşamak
İntihar
Batı için geçerli.

Ne denir
Bir ıstampa ve mühür
Hala eskimedi.

____________________________________________________

Necatigil şiiri yaşam soruşturmalarının Türk şiirindeki en ilginç örneklerini  içerir.  İmgenin yaşama ait direk objelerle bütünleştiği bir evrende işte burası bize ait dersiniz--Evler, balkonlar, hasta adam, yağmur, yorgun memur, içine kapalı öğretmen, karşı komşu, tekleyen kalp--
Şiirin yapabileceklerini göstermek onun nereye kadar uzanabileceğini merak etmek bir  şairin görevi midir , öyle mi olmalıdır bilemem ama Necatigil bu amaçla da yola çıkmıştır.. Bunu başarır başarmaz sadece okuyucunun şiiri okuduktan sonra varabileceği bir sonuç. Aslında çok da açık uçlu değildir Necatigil şiirleri bence. Anlam gereksiz sapıtmalara uğramıyor.Daha çok küçük çimdikleri andırıyorlar, ama sonradan mutlaka eti morartan cinsten...
Peki okuyucuda bir Necatigil şiirinden sonra geriye ne kalır derseniz bence soru lekeleri kalır geriye. Leke diyorum çünkü bir soru imini koymak için bile tereddüt eder insan bu şiirleri okuduktan sonra. Ama ben bu sefer öyle yapmadım elimden geldiğince çıkarımlarımı kancaladım...Zira şairin sunduğu cümle evreninde sezişler ön plandadır ve daha açık seçik bir yola çıkmak isteyen okuyucu sürekli soru sormaktan kaçamaz, kurtulamaz...Şiir okuyucusu otobüste seyahat ederken sürekli soru soran çocuklara benzer.

İyi şiirin yalnızca soru edimini beynimizde bıraktığını söylemek istemiyorum ama şiir yarım yüce duygularla ilerler. Tamamlanmamışlık bizim varoşluşumuzun özüdür ya o nedenle sorulara yaslanırız.
 Karanlık yolda farları açarak ilerlemek isteriz.

O halde bir Necatigil şiirinin çatırdayan tahta koltuğuna dinmeyen meraklarımızla kurulalım....





ISTAMPA

Suçtur uzun yaşamak

( Neden suçtur acaba? Bize ait , doğuya ait bir yaşam kısalığı mı bahsedilen. Herkes ölüyor kısa kısa yaşamların ardından. Allahım olabilir , uzun yaşamak mezarların arasında, belki de)

İntihar

( Camusvari bir hesaplaşma? Uzun yaşayan birisi mi var? Şair için intihar uzun yaşamın berbatlığını koparıp alacak. Bir utançtan kendi elimizle kurtulacağız. Necatigil intihari mi? Bence kısmen öyle. Bütün şiirlerinde tekrar edip duran bir depresyon var. Ama bu Cansever gibi uzun bir hikaye içinde kaybolup giden fark edemeyeceğiniz bir depresyon değil. İki üç dizede hemen teşhis koyacağınız bir şey. )

Batı için geçerli.

( İşte ahlaki ve dini bir uyarı levhası. Şimdi kaçış yolu tamamen tıkalı. O halde Necatigil için Batı intiharla acı çekmeyi sonlandırırken biz doğudakiler için dur bakalım diyen bir sorunsal var. Tamam bunu yapmayalım. İntihar etmeyelim. Necatigil bu durumu kafasında hala dolandırıyor olmalı. Mayıs 78’de yayınlamış şiir. Çıkarın 16’yı, 62 yıl. Yaş 62...)

Ne denir

( İşte şiirin ikinci kısmında vurucu ana doğru ilerlerken rivayete, genel kanıya , töreye, ana babaya, akrabaya ve çevreye dönüş. Ne denir? Denen şey ne olsun? Kim söylesin yukardakilerden birisi. Ama bizi çevreleyen toplumda bir kişi bile konuşsa çoğunlukla konuşan binlerce kişidir. Yaşama dair, bu büyük oyunla ilgili bireysel çıkışlarımız çoğunlukla toplum genellemesidir. İnceltilmeye muhtaçtır. Başkalarının dedikleriyle milyonlarca yaşam yol aldı. Kaçmak, ölene kadar kaçmak topluca kaçmak, biziz...)

Bir ıstampa ve mühür

(İşte şiirin alet çantası! Nesnelerle bütünleşmenin, somutlaşmanın anı...Diğer taraftan bu ıstampanın ne olduğunu çözmek gerekli. Mühür için ne diyebiliriz? Belki o daha açık. Bir ölüm kaydı için gerekli mevzuat? Olabilir. Biraz basit kaçmakla birlikte ikili anlamı hala zorlamakta. Mühür acaba dinin tüm sınırları mı? İntihar çıkmazında kapıyı kapatan mühür bu mu? Istampayla mühür çoğalıyor etrafa dağılıyor... Hala Doğu Batı karşıtlığının bir takım izleri var bu baskınlıkta. Diğer taraf ölümün de bile daha mı özgür denmek isteniyor?

Hala eskimedi.

( Serzeniş? Öyle olmalı çünkü ‘hala’ var. Eskimeyen ne? İnançlarla ilgili sistem mi? Bağnazlık mı? Kör topal Modernlik mi? Yoksa küçük burjuva sıkıntılarının sisleri içinde yaşayan Türk kentlisinin çıkmazı mı? Bıkkınlık veren toplumun katmanlarının, değer yargıları açısından karınca kararınca ilerlemesi mi? Mühürün ıstampayla oluşturduğu mekanizmanın hiç sorgulanmaması mı? Necatigil kalın ve hiç kopmayan bir göbek bağından bahsediyor ama bu bağ nereye bağlı?)


****
Yukardaki şiir okumasının yarısından fazlası sorularla dolu. Çünkü benim sınıfıma ait bir şiir bu...

Bu sınıf küçük burjuvadır...

Roland Barthes’ın deyimiyle küçük burjuva, bu yüklem, hangi özneye  olursa olsun gelip yapışabilir...Bir ömürle bedeli ödenir.
Ve kimse bu felaketten uzak değildir...