2 Mayıs 2014 Cuma

YuNus

Zıt anlamlı Türkçe dediğim bir şey var. Bu özellikle siyasi ortamda dönüp duruyor. Örneğin bir sendika lideri yarın mutlaka çok etkin bir eylem yapacağız şeklinde konuşuyorsa bilin ki tam tersi bir korkaklıkla sonuçlanacaktır eylem. Yine aynı şekilde bir devlet görevlisi elektrik faturalarına zam gelmeyeceğini söylerse buna çok kulak asmamak gerekir çünkü yakında tam tersi olacak fiyat artacaktır. Bu dil kullanımının anlık olanı kurtarma ve konuşmacıya kaçmak için bir alan sağladığı açık. Ama dili iletişim ciddiyetinden koparıp alıyor. Türkiye’deki siyasi çıkmazın nedeni Türkçenin aşağılık bir şekilde anlamsız klişe cümlecikler seviyesine indirgenmesinde aramak gerek. Artık anlamı ileten bir şey olmaktan çok siyasi Türkçe dediğimiz ucube öğrenilebilecek bir şeydir. Siyasi tarafgirlik gösteren bir gazateci, meclise onlarca yıl demir atmış bir milletvekili bu Türkçeyi size kolaylıkla öğretebilir. Ve ortamlarda size yöneltilen her türlü saldırıyı ustaca savuşturabilirsiniz. Hem de koca koca laflar ederek. Bu nasıl Japonlarda vardı ve pek popülerdi bir aralar, bir çeşit Türk dil dövüş sanatıdır. Bir o kadar samimiyetsiz olduğu için hiç dinlemeseniz duymasanız da olur. Artık siyaset alanında neredeyse kim konuşursa konuşsun tüm bir millet dilsiz kalmıştır. Belki edebiyat, güçlü ulusları yaratan edebiyat, romanlar, öyküler, hiç bilmediğimiz duygulara ait şiirler bir oksijen tüpü takabilir dilimize, sonra bir vicdan yaratabilir belki... ama edebiyat mı dediniz? O da ne ki allasen? Sonra kim yazacak bunları, biz kendi bireyliğimizi inşa etmeye bir türlü fırsat bulamıyoruz ki oturup yazıyla bunu soruşturalım?