5 Ağustos 2015 Çarşamba

AURELIUS, CHEKHOV, BECKETT, CELİNE

Üç tane kitap aldım...
Birincisi benim hiç peşimi bırakmayan bir adama ait. Marcus Aurelius... Hem Türkçe hem İngilizce neredeyse yılda bir iki kez kendisine rastlıyorum ve nedense aynı baskılar bile olsa alıyorum.
Bu seferki kitap İngilizce bildiğimiz Meditations. Yada tam açılımıyla- A little Flesh, A little Breath, And a reason to rule all-That is myself.
Aurelius söz konusu olunca alıntı yapmamak olmaz işte bir tane;
‘All of us are creatures of a day; the rememberer and the remembered.’
Meali şu yönde olabilir; Hepimiz bir günün kuluyuz. Hatırlayan da hatırlanan da.
Diğer kitap Anton Çehov’a ait. The Story of a Nobody... Kısa bir novellaya benziyor. Anlatım ilgimi çekti. Ayaküstü okumayı planlıyorum. Bu da son zamanlarda fark kendimde fark ettiğim bir şey. Ayaktayken okuduğum şeyin zihnimde daha iyi yer ettiğini fark ettim. Henmingway ayakta yazarmış e ben de ayakta okuyabilirim pekala! Aslında Hemingway’in ayakta yazdıklarını belki de ayakta okumak lazım. En doğru formül bu olsa gerek.
Sonuncu kitap Samuel Beckett’in biyografisi, ismi Damned To Fame. Oldukça kalın bir kitap. James Knowlson kaleme almış ve gerçekten öyle battal ki bakar bakmaz saygı duydum. Tuğlamsı biyografileri görünce artık o kişi hakkında herhalde söylenmedik bir şey kalmamıştır diye düşünüyor kişi ister istemez. Oysa eğer biyografi yazarı birebir anlattığı kişiyle yakın bir ilişki kurmadıysa alttan alta giden o çok özel damara nereden ulaşabilecek ki. En nihayetinde her şey belgeler üzerinden kurgulanabilir...
Belgeler de yazılı her şeyi inanılmaz boyutlarda kalınlaştırabilir...
Daha bugün okudum Hillary Clinton ‘ın bir iki yıllık e-mail yazışmaları 2200 sayfa tutuyormuş ve çoğu şunun bununla ilgili belgelerin paylaşılması türünden...
Daha uzun tutulmasını istediğimiz kitaplar da var. Mesela Celin’in Gecenin Sonuna Yolculuk adlı baş yapıtı. 631 sayfa olmasına rağmen (Fransızca Baskısı-Folio Yayınevi) bir o kadarına daha seve seve , heceleye heceleye okurdum. Hem de ayakta okurdum. Aslında arada zokayı yutup kötü şeyleri okumaya da zaman ayıran bir okuyucu olarak bana ceza verilmeli ve Celin’i tek ayak üzerinde okumalıyım. Ayakta okunacak yazarlar sonsuza dek sayfa üretmeliler.



Nasılsa diğerlerinin nafile sayfaları sonsuz ciltlenip duruyor  matbaalarda...