Deleuze’ün Kafka’nın
yazın içerisindeki pozisyonunu açıklamak için kullandığı bir terim Minör Edebiyat... Bazı temeller
üzerinde yükselen bir kavram. Peki
bunlar neler?
İlk olarak
Örneğin Varşova ve Prag çevresinde belli bir etnik yapıda gelişmesi gerekiyor.
Kafka’nın ait olduğu Yahudi çevre böyle bir ortam...İkinci olarak Minör
Edebiyat minör bir dilden oluşmuyor, daima büyük bir dilin parçası olmak
zorunda . Deleuze buna kağıt üzerindeki
dil diyor. Biraz açacak olursak Kafka’nın durumunda bu Almanca yazan bir
Çek Yahudisi olarak karşımıza çıkıyor. Başka pozisyonlar için de bunu
geliştirebiliriz; Rusça yazan Özbek yazar ya da İngilizce yazan Hintli yazar
gibi...
Minör Edebiyatın
bir özelliği de daima politik konuların ön planda olması. Majör edebiyatlarda
yazarlar, aile , karşı cins, toplum içindeki birey üzerine yoğunlaşırken Minör
Edebiyatlarda durum biraz daha farklı ,yine aile toplum birey üçgeninden
ilerlese de mutlaka politikayla , siyasi durumun kırılganlığıyla buluşmak
zorunda. Majör edebiyatlar anlatım olarak daha derine dalarken Minör edebiyat
bir çeşit örümcek ağı içerisinde belli mesafelerde debelenip durmaktan
kurtulamıyor.
Minör Edebiyatın
göze çarpan bir özelliği de daima kollektif değerlerle hareket ediyor olması.
Etnik ortam kolay kolay kırılamayacak bir çerçeve çizmekten vazgeçmez. Açıkçası
herhangi bir cemaat içerisinde
farklılığını ustalık derecesinde konuşturacak bir yazarın çıkması oldukça güçtür...Zira,
kollektif değerler adeta balmumu gibi yazarın bütün yeteneklerini ve
ayrıksılığını örtüyor. Sonuç olarak yazarın söylediği ya ortak bir olumlama
bulmalı ya da siyasi doğrulukla noktalanmalı... Oysa Kafka edebiyatın cemaat
üstü bir etkileşim aracı olduğunu bildiği kadar büyük edebiyatların hatta büyük
ustaların anlatımında bile bazı sorunlar olduğunun farkındaydı. Yazar-kahraman,
anlatıcı-karakter, düşleyen- düşlenilen şeklinde karşımıza çıkan bütün
geleneksel edebiyat oluşturma yöntemleri üzerine düşünmek zorunda kaldı. Kendi
utangaçlığı ve çevresinin baskıları onu ketlese de ...Yine de Kafka’nın Minör
Edebiyatın kollektif zihnini tamamen reddettiğini söyleyemeyiz. Genelleştirmeleri
ve bir çok sembolik anlatımında birey bir çeşit Kafkaesk siyasetle buluşur.
Ama kanımca iyi
bir edebiyat ister minör ortamda yaratılmış olsun isterse marjinal çizgiden
çıkmış olsun evrensel öze dokunduğu ölçüde okuyucusunda kalıcı etki bırakıyor.
Bazen yazarlar bunu başardıklarını bile farkında olmuyorlar. Edebiyatın kime ne
sunacağı belli olmayan bir gizem olması onun en çekici yönü... Yoksa Kafka
arkadaşı Max Brod’dan yazdıklarını yakmasını istemezdi.