5 Şubat 2013 Salı

Dipteki başka şey...

Yazmanın insanı rahatlattığı düşüncesi bence yanlış bir tespit. Biraz olumlama içeriyor. Yazmak olsa olsa inorganik bir şey olabilir gibi geliyor. Gerginlik, içe bakış ve sonuç olarak baş ağrısı... Yazmasaydım delirirdim diyenleri ise yazardan sayabilir miyiz. Keşke delirdiğinde yazsaydın demek geliyor okuyucunun içinden, delirmeden önce değil. Yazmak yaşamaktır diyenler ise bu işi öyle bir polyannacılıkla karıştırıyor olmalılar ki , gene bence , yazmak aslında kendini öldürmek... İyi bir yazar ölmüş bile olabilir. Bir çeşit entellektüel zombilere dönen yazarlar gerçek ruhlarını çoğu zaman kağıda döküyorlar. Yaşadıkları nedir ki? Çok mu örnek insanlar Çok mu mutlular? Karlı puslu bir günde Boğaziçi Köprüsünden atlayan bir yazarın yazmak yaşamaktır diyeceğini sanmıyorum.
Suni aydınlanmacı kültür yapımız yazarı baş köşeye koyuyor yazma eylemini de ululuyor adeta. Herkesi yazmaya , olur olmaz şeyler üretmeye itiyor bu tatlısuculuk. 
Oysa yazar denen kişi çoğunlukla örnek insan değil, çoğu zaman da boktan şeylerle dolduruyor sayfaları...
Yazı da rahatlatmaz...Cenderedir...

4 yorum:

  1. ne güzel der yekta kopan: yazmak ne ki ben okumaya talibim.

    YanıtlaSil
  2. tamamen katılıyorum, hiç katılmıyorum bu dediklerinize.zira bu saydıklarınız, yazarların kendileri tarafından "neden yazıyorsunuz?" sorusuna veremedikleri cevap yerine uydurdukları mitlerden başka şeyler değil.
    bir de hangi yazarı baş köşeye koyuyorlar?

    yazı rahatlatmaz, cenderedir diyorsanız siz olmuşsunuz demektir,sanırım.

    (yorum doğrulama probleminden dolayı yorum gevezeliği yapamıyorum burda,demek istemiştim,evvelden)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En dürüstü Dosto idi galiba...Kumarhanede kaybedip otel odasına beş parasız dönünce borçlarını ödemek için oflaya puflaya roman yazmaya başlıyordu...Bunu dile getirmekten de hiç geri durmuyordu. O zamanlar yazarlar romanlarıyla ev bağ bahçe satın alabiliyorlarmış.
      Şimdilerde dizi yapımcıları bence aynı paralel ilgiyle karşı karşıyalar...Kazançları da iyi. Sinema gibi her an üçüncü sınıf olabilen bir sanat dalı edebiyatı çok geriletti...Hele televizyon melodramının estetik bir çöküşün kaynağı olduğu kesin...
      hoş deniz kenarında bulmaca çözüp arada eskilerden dem vuran emekli gazi gibi konuştum galiba... :))

      Sil
  3. Sanırım O'dur.
    Diğer tespitlerinize katılıyorum.Sanırım ben de "nerde o eski günler" diyenlerden oluyorum, yaşımla uyumsuz olarak :)

    YanıtlaSil