Bu arada bloğumun okuyucu sayısının yaklaşık 10 kişi olduğunu hesapladım. Yani sıkı okuyucu kitlesi... Bloğu izleyenlerin sayısı 31'de takıldı kaldı...Bu bende gerçekten bir mastürbasyon mu yapıyorum acaba kaygısına neden olmuyor değil. Aslında 32 kişiydi ama bir kaç ay önce bir izleyicimi kaybettim. Kim olduğunu bulamadım da...
İnanın fan sayımı 200'e çıkarırım, eğer sıkı çalışırsam ve sırf melankolik genç kızların şiirlerine bir iki kelimelik yorum yapsam izleyici sayımı patlatırım...Ama bu Akp'li kızların Kadıköy Moda'daki kapıları çalarak gül bırakmalarına benzer, yani yanlış yerde yanlış buluşmalar...
Bu duyguyu hiç yaşadınız mı bilmiyorum ; bir şey anlık olarak olur sonra olmaz, gerisi gelmez... Çünkü aslında orada olmanıza gerek yoktur, insanlık namına allah aşkına kendimizi zorlayarak insani ilişkiler oluşturmayalım... Ucuz girişkenliğe hiç inanasım yok. Ernest Bloch'un İzler diye İletişimden çıkmış bir kitabı vardır orada bir yerde Bloch insan şuraya buraya da tuhaf bir yolla varabilir diyor. Yani istersem bir bayanın yemek bloğuna yorum yapıp ona ulaşabilirim... O bayan da belki mutlu olur ve beni izlemeye başlar ve ertesi gün benim bloğuma girer..Ama o ne! Yok Ernest Bloch muş yok Derridaymış yok kurgusalmış yok burgusalmış bir sürü entellektüel zevzeklik, çok okumuş tosuncuk yazıları... Bayan bakar ki olacak gibi değil döner İspanyol omleti tariflerine ve sadece sağ tarafta resmi kalır, o kadar...
Aslında edebiyatla ilgili ya da yazmakla ilgili anlattıkça karşınızdakinden uzaklaşıyorsunuz gibi geliyor bana. Bu yüzden bu 10 kişi gerçekten sayı olarak çok...İnanın blog hayatın aynası. Bir zaman önce geçen yıl çıkardığım kitabın satışıyla ilgili editörümü aradım bana iadeleri alıyoruz hocam dedi. Fazla zorlamadım bu net cevap karşısında. Hesap basit bin adet basılsa üçte biri satılır. Gerçek okuyucuya ulaşmak için bu rakamın onda birini almanız gerekir. Bana göre işin aritmetiği budur... Yani Türkiye'de eğer kafanızda bir mesaj varsa onu iletmek için en az on kişiye anlatmanız gerekiyor. Unutmayın 10 kişide bir kişi...
**********
İspanyol omleti tarifi...Bir siteden kopyaladım...Ama nasıl olur da kekik ispanyol sözcüğünün geçtiği bir yerde kullanılmaz anlayamadım...Biraz üstüne ekleyiverin...
Bana gelen mail'in ikinci kısmında neler yazdığını bu sefer de anlatamadım, iyi mi!..
- Patateslerı yıkayıp kurulayıp soyun.
- İnce halkalar halinde doğrayın tencereye soğuk su doldurun, tuz ve patatesleri ilave edin.
- Su kaynadıktan sonra orta ateşte 5 dakika pişirin, zeytin yağını bir tavada kızdırın soğanları kavurup patatesleri ilave edin, patesler pembeleşinceye kadar orta ateste 5-6 dakika kavurmaya devam edin.
- Tuz ve karabiberi ekleyin ateşten alın, kavurma işlemini yaparken devamlı karıştırın.
- Karıştırma kabının içinde yumurtaları cırpın kavrulmuş patates ve soğanları yumurtalara katın.
- Tavanızı ateşe koyun, biraz kızdırın, patateslerı ve yumurtaları tavaya dökün.
- Omletin bu yüzünü 2-3 dakika pişirin daha sonra diğer yüzünü 2-3 dakika pişirin.
- Ateşten alın, omlet ılıdıkdan sonra dilimleyip taze yeşil soğanın sapları ile süsleyin.