&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Burroughs’un
metinlerinde bir bütünlük aranmamalı... Genel olarak halüsinasyonlar Beat
Kuşağı yazarlarının çoğunda belirgin olarak hissedilir ama Burroughs hem
kullandığı uyuşturucular hem de marjinal yaşam tarzı açısından bir bütünlükten
çoğu zaman koptuğu için okuyucu da böyle bir şeyin izini sürmez...
Benim Eğitimim- Bir rüyalar kitabın’nda anlatım uzamsız,
zamansız, organsız bir beden gibi akıp gider... Yazar uykuda gördüğü her şeyi
adeta kusar...Tıpkı Deleuze’ün köksap kavramında öngördüğü gibi sadece özneye
sabitlenebilir başka da hiç bir bütünlüğü yoktur yazdıklarının. Kitap, alelacele
alınmış notlardan oluşan bir sürü kağıt parçası ve daktiloya tek elle yazdığı
kartlardan oluşan bir yığının basılı halidir. Hepsi bu...
Bedeni
Burroughs’un rüyalarında kısa varoluşlarla sahneye çıkar. Yazarın gerçek
dünyada yaşadıklarını biraz ayrıntılı bilebilseydik belki kısa anlatılarla bize
sunulan bu rüyaları bir analize tabi tutabilirdik ama bundan yoksunuz. Sonuç
olarak sadece bir rüya seline tanıklık edebiliriz. Hepsi de alacakaranlıkta
geçer, sahneler sürekli değişir.
Rüyada diyor Burroghs iki ya da daha çok hikayenin aynı zamanda gerçekleşmesi sık sık olur,
fakat insanlar ardışık bir yapı dayatmak
eğilimindedir ve bu yüzden biri diğerini takip eder. Eğer gördüğü rüyalarda
aynı anda geçen ikili üçlü göndermeleri yazıya dökseydi herhalde bu okunmaz
olurdu, sanki bunu yapamadığı için biraz hayal kırıklığı yaşıyor Burroughs.
Yine de bu yoğunlukta bir rüyalar bütünü nasıl hatırlanır diye şaşırmıyor değil
insan, belki de bazılarımız sırf rüyalarını hatırlamak için yaşıyor.
Yine bir uçak kazası rüyası gördüm diye yazıyor marjinal
yazarımız.
Açıkçası
bunu bir zamanlar ben de çok sık görürdüm. Uçağın içinde olmazdım, genelde uçak
şehrin üzerine düşerdi ve hep bu düşüşler gece olurdu. Havai fişeğini andıran patlamalar
arasında kaçardım. Bir de gök taşı dünyaya çarpardı...Bu aralar pek sık
görmüyorum ama kesinlikle geri dönecek bu sahne ,eminim...Çünkü bazı rüyaların
bizi hiç bırakmadığına inanıyorum, rüya
mahkumluğu denen bir şey var...
Sürreal
olan herşey rüyalarla düşlerin birleşiminden oluşuyor. Burroughs çoğu yerde
sürreal şiir örneklerini düz metinlerin arasından yeşertiyor;
‘Dün geceki rüya o zarfın ufku. Eroin boş
Nisana baktı. Niçin üzgünsün? Bir kedi takvimine çabucak bir göz atış...Boş
ikindi.’
Ama
ben en çok şu kısacık cümleyi beğendim ;
Aynaya bakıyordum. İki tane yüz, sonra bunları birleştirdim ve kendimi güçlü
hissediyorum.’
Rüyalarda
aslında benliğimizi birleştiriyoruz gerçek dünyadaki yüzümüz bize ait yüzde yüz bir şey değil ve uykudayken
her şey en vahşi şekliyle bütünleşiveriyor, günahlarla dolu oluyor bu bulanık
dünya ama bir o kadar da dürüst...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder