Mutsuzluğumuza neden olan üçüncü şey, yani acının, hayalkırıklığının üçüncü nedeni toplumsal uyumsuzluğa karşı ise her zaman isyan ederiz. Bu en önemli mutsuzluk nedenini bir türlü kabullenemeyiz. Aslında toplumsallık adına yapılan şeyin bizi sanki bir çözelti içerisinde eritip yok ettiğini biliriz de bunu hazmedemeyiz.
Freud sosyallik adına yapılan şeylerin tekleme nedenini kendi doğamızda işlemeyen yani yanlış giden bir şeye bağlar.Daha açıkçası uygarlaştıkça sefilleşiriz, doğamızdaki o garip karanlık daha bir ortaya çıkar. Freud bunu uygarlığın değersizleştirilmesinin izlediğini söyler. Dinler, örneğin Hıristiyanlık uygarlıkla ilgili eleştirilerde bulundukça aslında primitif olanın özünü ön plana çıkarır. Bütün dinlerde ideallerden kopuşta ve içe dönmede kurtuluş ışığı vaat edilir. İstememek erdemdir.
Bu aşamada sözü gene Viyanalı psikanalistin özetlemesine bırakalım;
''Bir insanın toplum tarafından onun kültürel ideallerine hizmette dayattığı vazgeçme miktarına dayanamadığı zaman sinirceli olduğu bulundu, ve bundan bu istemlerin ortadan kaldırılmasının ya da büyük ölçüde indirgenmesinin mutluluk olanaklarına bir geri dönüş anlamına geleceği yargısı çıkarıldı.
Birde buna Düşkırıklığını eklememiz gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder