Dh. Lawrence bir şiirinde Muhammet
dağ’a gitmedi dağ Muhammet’e geldi diyor. Bir kelamın doğuşunda büyüklük
her zaman olgunlaşmanın son aşamasında kendi kendine patlar. Gereklilik ve
düşünce birleştiğinde ortaya söz çıkar. Bu bir çeşit logostur ve etkileyici
olan, uygarlığı ve kültür adalarını oluşturan kadere ve ruhani olana etki eden
de budur…
Oysa Deleuze bir konuşmasında şöyle diyor; ‘Bugünün sorunu iletişim kopukluğu ya da eksikliğinden çok bir fikrimiz
tam belirginleşmeden bize ne düşündüğümüzün sorulması ve yorum yapmak zorunda bırakılmamızdır’…
Gerçekten sözün her an atılmayı bekleyen kurşun gibi namluya sürülmesi ya da öznenin onu her an söylemek zorunda
bırakılması, sürekli olarak bir şey hakkında
taraf olmak ve bunu dilin her kullanımına sıçratmak, demlenmeden bir
şeyler yazmak çizmek çok feci bir şey…
Dağlar bize gelmeden dağa mı çıkıyoruz yoksa?…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder