14 Temmuz 2013 Pazar

00:24


Belki de böyle önümde klavye ne gelirse aklıma döktürmem gerek , ama biliyorum bir çok zaman hep aynı şey oldu… Yazı biten bir şeye dönüşüyor. Beden ,yaşam ve diğer şeyler bir enkaz bir barikat gibi yazmaya giden yolun önünde birikiyorlar. Ve ben bırakıyorum öylece vakit akıp gidiyor. Boş bir sayfa …Her metnin sonunda aslında bomboş ve sonsuza dek uzanan  bir sayfa vardır. Bu çok garip... ilk kelime gerçekten öncesiz bir şey gibi ilk başlangıcını verir gibi geliyor bana ama ardından metin bitince o geniş ıssız plato uzanmaya devam ediyor. Hissettiğim şey budur... Son cümleyi yazdıktan sonra sayfa akmaya devam ediyor çünkü metin hep daha çok şey istiyor yazan kişiden.
Şimdi bunu aşmak için klavyeye bakmıyorum. Sayfa değil ilgimi çeken salt harflerin tekil dağınıklığına bakıyorum. Satırlara paragraflara bakmıyorum. Canım çekmiyor.... Karşılaştırma yapmak istemiyorum aklımdan geçenlerle cümlelerin ekran üzerinde güzel ve anlamlı oturup oturmadığını kontrol etmek beni içine çeken tedirgin eden bir dert değil. Bilgisayarın klavyesi çok rahat... Serin bir yatak gibi... Gerindikçe derin...metalik bir soğukluk yazarken avuç içinin temas ettiği noktayı soğutuyor. Öyle klavyelerle yazdım ki bir trampleni andırıyorlardı. Parmaklarınıza istemediğiniz bir itiş veriyorlar. Bazıları ise ıkışık tıkışık, monte edildikleri yataklarında en küçük basınçta çıtlayarak geriliyorlar...

Gözbebeklerim minimal kıpırdamalarla salt harflerin konumlarını kontrol ediyor ve parmak uçlarımı doğru yere yönlendiriyor. Usta bir piyanist de herhalde aynı motor hareket mekanizmasıyla enstrümanını konuşturur. Benden çok daha maharetli olması ayrı bir konu...Yazmak ile piyano çalmak arasındaki sıkı benzerliği ıskalamamak lazım. Müziğin kurduğu cümlelerin bizim abuk sabuklamalarımızdan çoğu zaman daha parlak anlamlar ilettiğini ve duygu açısından kelimeleri yaya bıraktığını farkındayım.

Birde yazmak spordur. Mesela gecenin bu saatinde bileğimdeki kireçlenmeye en azından yazma eylemi meydan okuyabilir.

Yaşasın ufak karıncaların ordusu,
eli sopalı, palalı dünyaya karşı...

1 yorum:

  1. Dün gece düşünmüştüm yazmak ve piyano arasındaki ilişkiyi.Benzerliği ve farklılığı.Tesadüf ki yazınıza denk geldim bugün ne güzel.Belki de algımdaki seçicilik doğru yönde çalışmaya başlamıştır uzun zaman sonra ya da sadece tesadüftür başta dediğim gibi değil mi ya başlığı 00.24 olan bir yazıda piyano ve yazıyı bulabileceğini ancak bir müneccim bilebilir.Ne saçmalıyorum :)

    YanıtlaSil